Psikoloji Bölümü — Yapay Zekâ ve Uzaktan Eğitimi Tekrar Düşünmek

Son zamanlarda işim ve hobilerimden dolayı zihin, bilinç, ruh ve insan üzerine okumalar yapmaktayım. Bu okumalar özellikle makinenin doğası, insan ve toplum üzerine multi-disipliner gitmektedir. Anladığım, kavradığım ilişkilerimi makine ve doğa üzerine yerleştirdiğim an karşıma aksonlar, nöronlar, sinir ağları sarmalları ve bunlara bağlı olarak, yapay zekâ ve bilinç çıkıyor.
Yapay zekânın günümüzde geldiği nokta düşünüldüğündeyse yapay zekâda kullanılan YSA (yapay sinir ağı) metodunu anlamak gerekiyor. Konuya girizgah yapmak için buradan ilerlemekte fayda var.
Günlük hayat tecrübelerinden özümsenerek elde edilen verilerin büyük bir kısmıyla sinir ağları eğitilir, geriye kalan küçük bir kısmı ile denenir, eğer çözüm amaçlanan durumu istenilen oranda doğru teşhis edebiliyorsa kullanıma alınır eğer edemiyorsa sinir ağının yapısı ve öğrenme parametreleri değiştirilip yeniden başlanır. Sürekli olarak iterasyonlar yürütülür, yürütülen bu iterasyonlar sonucu katmanlardan özümsenen istatistikler output olarak ilgili çalışmalarda kullanılır.
YSA kullanılırken beraberinde getirdiği handikaplar da yok değildir örneğin; yapay zekâ, eğitildiği verilerin toplandığı ortamdaki insanların uydukları düzeni evrensel sayar, kusurlarını, yaptıkları hataları ebedileştirir, yani bağnazdır, önyargılıdır, o alana kısıtlıdır, verilerin toplandığı yere hiç benzemeyen bir durum ile karşılaştığında en sıradan insanın bile yapmayacağı hataları gözünü kırpmadan yapar.
Konuyu çok dağıtmadan hatalar, zihin, bilinç ve insan derken konuyu değişen dünya ve bireyin teknoloji karşısında takınması gereken tutumuna getirmek istiyorum. Teknoloji çağına yekpare bir dönem olarak bakmaktansa kendi içinde bölümlere ayırıp bu çağı bölümler üzerinden ifade etmek daha doğru olacaktır.
Ben yine bu çağı kendi dünyamda bölümlere ayırsam bile son 20 yılını irdelemek istiyorum.
Geçen son 20 yılı, ‘’teknolojiye karşı insanlık’’ veya ‘’teknolojiye rağmen insanlık’’ diyerek, bireyin dönüşümü ve teknolojinin psikolojiye, psikolojinin teknolojiye nasıl yardımcı olabileceği konusu üzerinden irdelemek istiyorum.
Onca zaman okuduklarımdan anladıklarımı derlediğimde gördüğüm tablo şu; yapay zekâ ve psikoloji arasında bir bağlantı var. İşe bu disiplinlerin her birini tanımlayarak başlayalım. Merriam-Webster sözlüğü “psikoloji” kelimesini “zihin ve davranış bilimi ve bir bireyin ya da grubun zihinsel ya da davranışsal özelliklerini araştırır” şeklinde tanımlar. Aynı şekilde “yapay zekâ” terimini “bilgisayarlarda akıllı davranışların simülasyonu ve bir makinenin insanları taklit etme yeteneği ile ilgilenen bir bilgisayar bilimi dalı” olarak tanımlarlar.
Psikoloji ve yapay zekâ birbirine bağlıdır, her ikisi de zihinsel süreçleri, davranışları ve duyguları işler. Bunların farklı disiplinler olmaları, birbirlerini dışladıkları anlamına gelmez.
Psikolojinin bilgisayar bilimlerindeki yerini anlamak için Vasif N. NABİYEV’in Yapay Zekâ Kitabındaki şekli incelemek en doğrusu olacaktır.

Bu sadece yapay zekânın kapsayıcılığını göstermek için kullanılan bir grafiktir. Bugüne dair en ciddi problemler bu disiplinleri tam olarak anlamadan disiplinler üzerinde karar mekanizması kurgulamaktır. Psikoloji bilimi üzerinden yürütülen çalışmalar toplumsal rehabilitasyonun en temel unsurudur. Toplumsal rehabilitasyon sosyal dengeyi, eşitsizliği, demokratikleşmeyi, huzuru tesis etmemizi sağlar. Toplumlar kitleler halinde hastalanır ve bireysel olarak iyileşir. Bireyi en doğru tanıyan ve tanımlayan bilim psikolojidir. Psikoloji kişinin diyalektiğine oturtup sorumsuzca konuşacağı bir bilim değildir. Toplumun nüvesini oluşturan aileden, kitleye kadar geniş bir sarmalda insan topluluklarını anlamaya çalışan bir bilimdir.
Bugün sosyal ve sayısal bilimleri tek kotada eritip öznel yargılara varmamızı ve değişen kitle psikolojisini anlamamızı da bu bilim sağlar. Slogan ve protesto kuşağı neslini temsil eden bir kitleden bahsetmiyorum, daha çok duyarsız ve alışılagelmiş vasatlığın da altında olan bir toplumdan bahsediyorum. Tam bu eşikte dururken dünün dünyasının medyasını, bombasını ve yapay zekâsını da en doğru şekilde insanlık yararına dönüştürecek, içinden çıktığı grubu temsil eden ve üzerine tefekkürünü geliştiren psikologlardır.
Yapay zekâyı etik problemlerin kuşağından çıkartıp salt olarak incelediğimizde cevap aradığı sorulara bakmakta fayda vardır;
• • Eğitimsel psikoloji; pedagojik yenilik, öğrenmeyi farklı ama etkili bir şekilde ele alır. Bunun için yapay zekâ unsurlarını kullanır, örneğin, akıllı öğretim sistemleri, eğitim robotları ve nöroeğitim.
• Nörobilim; yapay zekâ bu alandaki araştırmaları geliştirir.
• Robotlar psikologların yerini alacak mı?
• Bilişsel psikoloji. Sibernetik paradigmalardan kaynaklanmıştır, buna ek olarak, insan kabiliyetlerinin anlaşılması için çalışır. Aslında, araştırmalar bu konuda daha fazla bilgiye ulaşmak için katkı sağlamaya devam ediyor, örneğin, “Yapay zekâ: mitler ve gerçekler” başlıklı makalesinde Hugo D’Alarcao psikolojinin bir bilim olarak yaşadığı süreçleri göstermektedir. Ayrıca Disiplinlerarası çalışma bağlamında yapay zekâ ile bağlantısını gösterir. Böylece yazara göre, bu bilimler sürekli olarak birbirini etkiler.
• Örgütsel Psikolojinin bu dalının zorluklarından biri de yapay zekâ sistemleri yoluyla seçim sürecini geliştirmektir.
• Ayrıca, suç simülasyonlarında yapay zekâyı kullanabilirsiniz.


Örneğin Konya Bilim Merkezinde sürekli tekrar ettiğim bir etkinlik var her defasında üstüne koymaya çalıştığım bir robot etkinliği. Bu etkinlik sırasında kullandığım robotun ismi Paro Seal, psikoterapi, şiddet terapisi, ebeveyn çocuk iletişimi, alzheimer ve demans tanılamada kullanılıyor. Paro hayvanların bulundurulmasının zor olduğu yerlerde, hayvan terapisinin yararlı olduğu hastalıklarla mücadelede etkili bir robot.
Hasta ve refakatçi stresini azaltmada, aralarındaki iletişimin kuvvetlendirilmesinde, zihinsel gevşeme ve motivasyon sağlamada dünyanın en terapitik robotu olarak Guinness rekorlar kitabına girerek de (!) zaten kendini kanıtlamıştı.
Özellikle Japonya ve Danimarka’daki sağlık merkezlerinde aktif olarak yaşlıların ve otizmli hastaların tedavisinde kullanılmaktadır. Paro beş ana sensör kümesi (dokunma, ışık, ses, sıcaklık, ve motor pozisyonları) sayesinde çevresini ve insanları algılama yeteneğine sahip. Karanlık ile aydınlığı, ve okşanılması veya sert bir şekilde dokunulması arasındaki farkı ayırt edebiliyor.
Robotun davranışını tasdik ettiğimizi onu okşayarak (ödül mekanizması) veya onaylamadığımızı ona vurarak (ceza mekanizması) öğretmemiz mümkün. Böylece aynı hareketi bir daha yapmamasını veya hoşlandığımız şekilde davranmasını sağlayabiliyoruz. Ama bu robotun belki de en can alıcı noktası bir bebek fokun sesini taklit edip ruhunuzu dinlendirmesi.
Yine aynı şekilde smartbotlarla terapi yapmak, veri toplamak ve analiz etmek mümkün. Sağda yerdeki robot genibo özellikle insan- hayvan etkileşiminde veya sağlık asistanı olarak tercih edilmektedir. Genibo temelde makine öğrenmesiyle çalışır.


Psikolojinin bazı alanlarının yapay zekâdan faydalanabileceği bir çok nokta var. Her ikisinin de diğer araştırma alanlarına net katkıları vardır. Carlos González Tardón bu konu hakkında makale yazmış bir psikologdur. Simüle edilmiş varlıkların psikoloji ve psikoterapiye nasıl müdahale edebileceğinden bahseder. Ayrıca deneysel psikolojideki yeni araçlar hakkında bilgi de verir. Bu bölüme ekşi sözlükten arkadaşım olan morgomirden alıntılayacağım bir yazıyla devam etmek istiyorum.
“Psikoloji bilimi günümüzde belki de en multi-disipliner alanların başında gelir. Bugün nature’dan tutun current biology’e, cell’e bir sürü psikoloji makalesi görürsünüz. Bunların içerisinde robotik vardır, yazılım vadır, biyoloji, zooloji, matematik vardır. Günümüzde ‘psikoloji laboratuvarı’ denildiği an insanlar doğal olarak ‘ne laboratuvarı’ der. Ancak şunu unutmamak gerekir ki psikoloji ‘zihin’ ve ‘davranış’ bilimidir ve bunu kesinlikle insan ile sınırlamaz. Özellikle Bilişsel Sinirbilim uzmanları gelişen teknoloji ile insan zihninin ‘kara kutusu’ olan beyinden çeşitli tepkiler alınabilmektedir. Örneğin görsel bir görev için fmri ile eeg ile insan beyninin nasıl tepkiler verdiği, eye tracking ile görsel görevde gözün en çok hangi ‘noktalara’ odaklandığı, gsr ile asetilkolin aracılığı ile sempatik sinir sisteminin etkinliklerini, emg ile yüz kaslarındaki hareketleri ölçebilmek ve bunları analiz edebilmek mümkündür.”
Daha bir sürü yeni fizyolojik ölçüm aletleri çıktıkça da psikoloji araştırmaları dünyada ivme kazanmaya devam edecektir. Bundan dolayı, psikoloji isteyen kişiler öncelikle uygulamalı ve artık tamamen multi-disipliner olma yoluna girmiş bir bilim dalını tercih edeceklerini bilmek zorundadır. Bu bağlamda, öğrenme becerileri son derece esnek olmalıdır.
Örneğin psikopatoloji dersinden sonra kendilerini bir anda markov olasılılık modellemesi ve kuantum modellemesi arasındaki tartışmayı ve bunları öğrenme zorunluluğunda bulabilirler. Sosyal psikolojiden çıktıktan sonra ahtapottaki hemisferik asimetrinin visual system ile olan ilişkisini öğrenirken bulabilirler. Artık deneyler de öyle ‘ver görsel/işitsel vs stimulusu bak ne oluyor’ şeklinde de olmuyor.
Onların çoğu yapıldı zaten. Laboratuvar girdiğinde artık kendi deneyini pythondan vs yazman gerekir. Örneğin biz bir deney için kendi robot kolumuzu bile yapmak zorunda kalmıştık. Deney yapmakla bitmez. Bir de bunların analizleri vardır.
Sağlam dergiler sağlam istatistik ister. Makaleyi gönderdiğiniz dergi bir anda sizden daha önce hiç derste görmediğiniz ‘bayes factor’u vs isteyebilir. Oturup bunları halletmeniz gerekebilir. Bunlar için de hazır paket programlar olmadığı için ya da yetersiz kaldığı için yine r, python gibi farklı yazılım dillerini öğrenmek durumunda kalabilirsiniz.
Gelgelelim Türkiye’de psikoloji ile ilgili bilgiler genelde popüler kültürün ürünü olan Freud, TED konuşmacıları vs. olduğundan ve bir meslek yasası olmadığından ayaklar altındadır. Bundan dolayı bilgi beceriden çok para konuşur özel iş hayatında. Şunu da sakın unutmayın Türkiye’de psikologlar ve psikoloji uzmanları dışındaki herkes psikoloji bilir. Bu yüzden cehalete karşı biraz vurdumduymaz ve sinirlerinizin kuvvetli olması gerekir. Çünkü her önünüze gelen ‘mean’ insana psikoloji aslında nedir diye anlatmaya çalışmak büyük bir enerji kaybıdır.
Bunların dışında bu kadar kalburüstü ve girift bir bilim dalının akademideki karşılığı son alınan kararlarla korkunç bir noktaya evrilmiş gibi görünüyor. Hitap ettiği ve kapsadığı alanlara bakarsak;
• Klinik Psikoloji
• Sosyal Psikoloji
• Deneysel Psikoloji
• Bilişsel Psikoloji
• Gelişim Psikolojisi
• Endüstri ve Örgüt Psikolojisi
• Spor Psikolojisi
• Eğitim Psikolojisi
• Adli Psikoloji
• Psikometri
• Evrimsel Psikoloji
• Trafik Psikolojisi
• Sağlık Psikolojisi gibi birçok uzmanlık alanı var.
Yani her psikoloji mezunu klinisyen/terapist olmuyor. Bilim dalı kendi içerisinde onlarca alt kola ayrılıyor. Alanında uzman akademisyenlerle, psikoloji bölümü toplumda her kelimenin karşılığında elit bir noktada kendini konumlandırıyor. Çalışmalardaki her bir istatistik bugünün ve geleceğin toplumunu şekillendirmede en önemli yapı taşını oluşturuyor. Bu kadar geniş spektrumu olan bir bölümün derinlerine inilmesi, anlamının kavranması gerekiyor. Alınan kararlar neticesinde otoritenin, psikoloji bölümünü sadece Gary Small ve Gigi Vorgan’ın kitaplarını okumaktan ibaret zannettiğini düşünüyorum, daha Hellinger’e, Junk’a sıra gelmemişken.
Psikoloji bölümü bir dönem nöroloji, nöropatoloji ve kimya ile iç içe multidisipliner bir çağ başlattı ve o günün dünyasına ışık tuttu. Bağımlılıklar, şiddet, çekiniklik ve değersizlik gibi birçok toplumsal yaraya bireyin kendisine inerek çözüm buldu. Bugün psikoloji, teknolojinin en etkin ve öncel olarak kullanıldığı üstel bir artışla büyüyen ve geleceğin dünyasında teknolojiyle birlikte harmanlanan bir çocuk doğurmak üzere, doğacak bu çocuk yapay zekâyla serüvenimizde yeni bir mihenk taşı olacak gibi duruyor.
Bu kadar ciddi düşünülmesi gereken bir bilim, çayını kahveni alıp yarım kulakla bir üniversitenin multimedya altyapısından veya youtube kanallarından takip edilemeyecek kadar önemlidir. Üniversiteler yine uzaktan eğitim, online eğitim, e-learning üzerinde dursun, kendilerini bu alanlarda geliştirsin ama toplumsal olaylara bu kadar gebe bir toplumu anlamaya çalışırken, problemlerini çözmeye çalışırken geldiğimiz nokta eleştirinin omurgasını oluşturuyor. Her bölüm uzaktan eğitime evrilebilir bunda bir sorun yok ama deneysel malzeme olarak temel bilimlerle, hukuk gibi bölümler daha gerçekçi sonuçlar verir.
Yapılan yanlışlıklardan ve hatalardan bir an önce dönülmesi ve İşin ehline bırakılması taraftarıyım. Meslek etiği ve insanlık borcu en azından böyle ödenmelidir.
KAYNAKÇA: