Cem Say’la Yapay Zeka’nın Biyografisi

Mehmet Tuğrul Kaya
5 min readNov 7, 2021

--

Metaverse’den bir önceki dünyamız

Yapay Zekâ için ne kadar zor olsa da ortak bir tanım yapacak olsak ne derdik? Sadece ilgilenenin ve uğraşanın kafasında şekillendirdiği bir tanım cümlesinden bahsedebiliriz. Başka? Diğer binlerce tanımı geride bırakarak sadece uğraşan kişinin tanımına mı yönelmeliyiz, yoksa bizde etrafımızda şekillenen yeni dünyaya uygun literatüre eklenecek yeni bir tanım cümlesi mi söylemeliyiz? Evveliyatında bir şey daha soralım; Neden yapay zekâ için bu kadar tanım var?

Bu sorulara yöneldiğim sırada karşıma Bilim ve Gelecek Kitaplığı’nın yeni bastığı, Cem Say’ın yazdığı Yapay Zekâ kitabı çıktı. Bir çırpıda aldım okudum ve fosilizasyona* uğrayan zihnim bir anlamda kendine geldi. Ama kitap bundan fazlasıydı çünkü Gödel, Turing okuduğum metinlerde ilk defa arı duru olarak sunulmuş — hatta öyle ki Alan Turing’i belki de ilk defa tüm çıplaklığıyla anladım diyebilirim. Kişisel bilgisayarların tarihini de okuyabilirsiniz kitapta, astrofizik ve nörobilim de…

Kitapta kimler yok ki…

Çok fazla disiplinin içinde kalsanız da kaybolmuyorsunuz. Toplamda 5 bölüm ve 50 soruda 30 kitaptan derlenen bir eser buluyorsunuz.

Bölüm bölüm incelersek 1. bölüm emekleme dönemini ifade ediyor. Bilgisayarların neleri yapabileceği ile ilgili bir genel çerçeve çiziliyor. Mahşerin Üç Atlısı; Morgenstern, Gödel ve Einstein’ın Amerika seyahati sırasında başlarından geçen kısa hikâye, bilim insanlarının prensiplerine ne kadar bağlı olduğunu mizahi yönüyle ele alıyor. Hilbert’i bitiren adam Gödel’i ne kadar az tanıdığımız yüzümüze çarpılıyor. Popüler bilimin tevatürleri arasında tek bilim insanının Einstein olmadığını anlıyorsunuz.

Temelden bilgisayar eğitimi almaya başlasanız ve ben bilgisayar mühendisi olacağım deseniz genellikle taban çevirimlerinden ikilik sistem, on altılık sistem, Babil sistemi (altmışlık sistem) gibi sistemleri öğrenmeye başlarsınız. Ama genellikle bu sistemin arka planını merak etmezsiniz (öğrenmek isterseniz Walter Isaacson — Geleceği Keşfedenler’i de okuyabilirsiniz), Boole ve Leibniz karşınıza hiç çıkmaz.

Yapay Zekâ kitabında bunların ne işi var peki diyebilirsiniz ama Cem Hoca her şeyin bir hikayesi olduğuna inanan isimlerden. Gödel neden öldü? Turing’in makine evrimine katkısının arka planında neler olabilir?

Evren’in algoritmasını anlamaya başlamak

Konu çok başka bir noktaya gitmeden ifade etmek gerekirse Türkiye’de sadece birkaç kişinin üstüne bastığı, geri kalanının unuttuğu bir yere geleceğiz. O da kitabın aslında alt metin olarak Yapay Zekâ = Matematik demesi. İlk bölümün hikayesi bizce tam olarak budur.

1. Bölüm bilgisayar ve beynin çalışma sistemi üzerinden yapılan metaforlar ile devam ediyor. Programlama dillerinden herhangi birisini kullanıyorsanız kendinize dönüp baktığınızda bir kodlamanın sizin içinizde de olduğunu anlarsınız. Genlerle aktarılan bu sistem birçok açıdan mükemmel bir kodlama örneğidir.

Daha geniş bir perspektifle bakarsak evren C-H-O-N elementlerinin sarmalında kodlanan bir programdır. Evreni meydana getiren temel atomik yapı bu 4 elementin farklı kimyasal tepkimelerle yoğurduğu hamurdan ortaya çıkmıştır. Evren temelde bir derleme programı olarak algılanıyor Cem Hoca tarafında ve bu program aktif bir şekilde satırları akıtıyor. Evren sürekli girdi (input) üreterek bugünü, çıktı (output) üreterek yeni formunu ortaya koyuyor.

Multi Disipliner(multidisciplinary) bir yaklaşımla bu bölümü ele almakta fayda var, yoksa şifre çözme makinesinden olay nerelere geldi diyebilirsiniz. Matematikten zıplayıp fiziğin kucağında, fizikten uçup astronominin gizemli dünyasında, astronomiden zıplayıp birden kendinizi biyoloji dersinde bulabiliyorsunuz.

Aslında bu bölümde Turing Makinesi’nin izahı gibi bilgisayarın da izahını buluyorsunuz. Turing, bir makinenin sadece bir iş için tek bir makine üretme yaklaşımını aşmış ve ötesini de görmüştü. Şimdi asıl soru böyle bir makine nasıl çalışmalıydı? Güzel yaklaşımlardan birisi de burada karşımıza çıkıyor aslında: Bilgisayar sadece bir işi sayısal verilerle girdi oluşturup çıktısını da böyle veren makine değildir.

Bilgisayar çok disiplinli bir yaklaşımla geliştirilen ve lineer olarak birçok şeye cevap vermesi amaçlanan bir elektronik beyindir. Süreci böyle okuduktan sonra fiziğin teknolojiye müdahalesiyle tekrar karşılaşıyorsunuz ama daha ileride bu konuya değineceği için hevesiniz kursağınızda kalabilir.

2. Bölüm’ün ayrıntısına girmeden önce kitabın içerisinde 182 sayfalık bir kronoloji yer alıyor. 182 sayfada birçok eğri, doğru edilmeye çalışılmış. 3. Bölüm, tanımlamalar ve açıklamalarla YZ’yi ele alırken çok geniş bir perspektifin içinde olduğunuzu anlıyorsunuz. Kitabın başında bir soru cümlesi yazdık ama daha sonunu getiremedik.

Tekrar sormakta yarar var;

Yapay Zekâ için ne kadar zor olsa da ortak bir tanım yapacak olsak ne derdik?

Cem Say’a göre YZ, ‘Doğal sistemlerin yapabildiği her bilişsel etkinliği yapay sistemlere, daha da yüksek başarım düzeylerinde nasıl yaptırabileceğimizi inceleyen bilim dalıdır.’ Bakalım gelecekte kendisi bu tanımı nasıl revize edecek.

Tekerleğin icadından bu yana insanlığın şimdiye kadar ki en güç ve belki de en heyecan veren girişimidir. YZ araştırmalarının güçlüğü ilk bakışta açıkça görünmeyebilir ama bilim kurguları izlediğinizde bile bu alanda uğraşmak çok sancılı bir süreçtir. Başlı başına bir öngörü taşımadığımız için bu konuda derin uzayda seyahat eden Voyager gibi savrulup gitmekteyiz. Fakat bu savrulmanın içerisinde insanlığın tutunma çabaları, YZ’nin uygulandığı alanlar ve ilham olduğu gelişmeler teknolojimizi biçimlendirmektedir. Gelecekte de bu devam edecektir.

Yapay Sinir Ağları’nı anlamak şart!

Birinci bölümün başında verilen YZ tanımının bir başka önemli sonucu, araştırmanın geleneksel sınırlarının aşılmasıdır. Eski usul denilen yapa zekânın sadece zeki davranışların araştırılmasını değil aynı zamanda oluşturulmasını içerdiği için artık bilimden ziyade mühendisliği dâhi kapsamasıdır. Özellikle bu bölüme eğildiğimde gördüm ki YZ sanat, bilim, psikoloji ve mühendisliği kapsayan özelliğiyle, disiplinler arası bir araştırma alanıdır. Farklı bir noktadan bakacak olursak YZ araştırmacıları insan davranışlarının özelliklerinin kullanılması konusunda çok büyük başarımlar sağlamıştır.

1997 senesindeki turnuvada Deep Blue, Dünya Satranç Şampiyonu Gary Kasparov’u yenilgiye uğratmıştır. Gerçi Kasparov’un yenilgiye uğratılmasının zamanla da ilgisi olabilir. Bir bilgisayarın karşısında ne kadar oturabilirsiniz?

Kitapta yer alan bazı sorulara gelecek olursak her biri için ayrı ayrı açıklama yapma gerekliliği doğduğunu anlıyorsunuz. Bu yüzden sorulara genel bir yaklaşım gösterip cevap vermek bir özet çıkarmak daha doğru olacaktır. YZ’nin sanat, spor, bilim ve mühendislik ile olan ilişkisi çok ayrı bir perspektif sunuyor bizlere. 1 ve 0 dünyasında ifade edilemeyecek birçok sorun karşımıza çıkıyor. Bu sorunlara yaklaşımda YZ’nin insan beynini taklit etmesi son derece popülerdir.

YZ’nin insan beyni organizasyonunu taklit etme ve uygulaması bizleri YSA olarak ifade edeceğimiz Yapay Sinir Ağları’na götürüyor. Bölümde yapılan bağlantı o kadar iyi yerine oturmuş ki YZ’nin sınırlarını çizdiğimiz anda yeni bir cephede daha savaştığınızı anlıyorsunuz. Yapay Sinir Ağları, insan ve benzer hayvanların beyinlerinin işleyiş biçimine ilişkin bildiklerimizden esinlenerek geliştirilmiş bilgisayar programlarıdır.

YSA ve Derin Öğrenme’nin pekiştirildiği bölümde insan zekâsının taklit edilmeye çalışıldığı, zekânın anahtarının YSA ve Derin Öğrenme’de olduğunu anlıyorsunuz. Bu alan hâlihazırda yeni bir alan olsa bile YZ araştırmalarının çoğunda olduğu gibi burada da gelecek vaat eden bir araştırma alanı genişlettiğimizde aslında ne kadar zor bir işe el atıldığını görüyorsunuz. Örneğin; satranç şampiyonunu yenmek Go şampiyonunu yenmekten daha kolay olmuştu çünkü satranç şampiyonunu yendiğimiz zaman pekiştirmeli öğrenmeyi hayatımıza sokmamıştık. Aradan geçen 20 yıla aşkın süre sonunda derin öğrenme teknikleriyle Go şampiyonu artık bir makine olmuştu.

Zihnin yapay zekâ ile yolculuğu

Son bölüme doğru geldiğimizde geçmiş ve bugünün ötesinde bir öğretmenin bilimsel birikimini ve endişelerini fütüristik bir şekilde aktardığını görüyorsunuz. Bu alan aslında tevatürlerin çoğuna ev sahipliği yapan ‘Terminatörler Çağı’ ve ‘Matrix’ arasında kalan zihnimizi aydınlatıyor. Bu bölümde arada kalmış zihnimizi sürekli robotlar dünyayı ele geçirecek mi, bizi köle yapacaklar mı, robotlarla iletişimimiz ne seviyede olacak gibi birçok konuya cevap buluyorsunuz.

Daha fazla ayrıntıya girmek Cem Say hocamıza haksızlık olacaktır. Yapay Zekâ’ya ilgi duyan herkesi bu kitabı okumaya davet ediyorum. Aklınıza yer edinen televizyon ve medya aracılığı ile pompalanan “Teknoloji kötüdür, YZ fenadır!” gibi sözlerin üzerinden silindir gibi geçen hocamıza teşekkürü DijitalX ailesi olarak bir borç biliriz. Nice aydınlanmaya hazır beyinlere bir ışık olması ümidiyle…

*(Dilbilim teriminde: Yabancı dil öğrenen biri öğrendiği hatalı kelimeleri düzeltmeyip alışkanlık haline getirmesi ve ileri ki yaşlarda bu hatasının kalıcı hale gelmesi.)

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

--

--

Mehmet Tuğrul Kaya
Mehmet Tuğrul Kaya

No responses yet

Write a response