Photo by Austin Schmid on Unsplash

Öğrenme Nasıl Gerçekleşir?

Mehmet Tuğrul Kaya

--

İlham öğrenmenin anahtarıdır. Öğrencinin motivasyonunun arkasındaki motor ve fikirlerin yapışmasını sağlayan yapıştırıcıdır. Ancak okul sistemimiz, ilhamın gerekliliğini yeterince değerlendirmeyi düşünmediğinden öğrenciler, öğrenebileceklerinden daha az öğrenirler.

İnsanlar neden birşeyler öğrenirler?

Genelde insanlar bir şeyleri öğrenmek zorunda kalırlar çünkü hayat tek düze gibi gözükse bile uzun vadede ne olacağını kestiremeyiz. Yakınlarından birisi hasta olabilir veya ailesine maddi destek sağlayacak kadar para kazanamayabilir. Bu gibi durumlarda oynadığımız video oyunlardaki gibi Hayatta Kalma Moduna geçeriz ve öğrenmek için elimizden geleni yaparız. En iyi doktorları bulma telaşı, en iyi öğretmenden ders alma telaşı bu modu açmamızı sağlar.

Disiplin ve çalışma gerektiren öğrenme sürecinde acı çekmek kaçınılmazdır, ancak bazen öğrenme hedefi, öğrenme sürecinin getirdiği acıdan daha büyük olabilir. Bu durumda, insanlar normal öğrenme hızlarından daha hızlı bir şekilde öğrenebilirler. Yani, hedeflerinin önemi ve değeri acıdan daha fazlaysa, insanlar bu acıyı göze alarak öğrenme yolunda ilerleyebilirler. Bazen öğrenme sürecinin getirdiği acıya katlanmak, sonunda hedeflerimize ulaşmak için önemli bir adım olabilir.

Hayatta Kalma Modundayken öğrenme daha etkilidir, ancak zevkli değildir. Öğrenme sürecinde etkili olabilir ancak insanların stres seviyelerini artırabilir ve öğrenme sürecine karşı olumsuz bir tutum geliştirmelerine neden olabilir.

Bu nedenle, birçok öğrenci okul sistemiyle hayal kırıklığı yaşar ve öğrenme sürecindeki tüm adımların gereksiz olduğunu düşünür. Ancak, üniversite mezuniyeti sonrası öğrenmeye olan sevgi artar, çünkü bu noktada öğrenciler, öğrenmenin kendisi için çaba sarf etmenin ve teorik bilgileri hayata uygulamanın önemini anlar. Ayrıca, üniversite dersleri genellikle öğrencilerin kendi ilgi alanlarına ve tutkularına yönelik seçmeli dersler sunar, bu da öğrenmeyi daha eğlenceli ve tatmin edici hale getirir. Eğitimli bir toplum yaratmak için, insanları ilham verici kaynaklarla beslememiz gerekir.

Öğrenme Nasıl Başlar?

Öğrenme ilhamla başlar. Hem öğrenme sürecini başlatmak hem de bilgi edinme zorluklarını aşmak için ilhama ihtiyaç duyarız. Bence ilham, öğrenme sürecini baştan sona tersine çevirir: öğrenciler daha önce hiç inşa edilmemiş bir mabedi inşa eder gibi başlayıp merakın doğasına ilerlemek yerine, merakla başlayıp o mabedi inşa etmeye doğru ilerler. Merakla birlikte gelen ilhamın rehberliğinde, yeni bilgileri öğrenmenin ve bu bilgileri ezber etmenin faydaları ortaya çıkar ve öğrenme motivasyonu gerçekleşir.

Dönüp geçmişe bakıyorum da öğretmenlerim ilhama hak ettiği saygıyı hiç göstermedi. İçimizde bir arzu ateşi yakmadan önce doğrudan yazılı veya test materyaline daldılar. Oysa üniversiteye gittiğimde fizik hocamın bana Doppler etkisini nasıl anlattığını hala hatırlıyorum. Ders bitene kadar Doppler etkisinin nasıl çalıştığını ne işe yaradığını öğrenmiştim. Ama aşağıdaki gibi formülleştirip anlattığında yine bir davranış değişikliği olmamıştı.

· fo -sabit gözlemci tarafından gözlemlenen frekanstır

· fs -hareketli kaynak tarafından üretilen frekanstır

· v -ses hızıdır

· vs -kaynağın sabit hızıdır

· Üstteki işaret gözlemciye yaklaşan kaynak içindir

· Alttaki işaret gözlemciden ayrılan kaynak içindir.

Yukarıda anlatıldığı gibi öğrenmeye başladığımda hiçbir şeyi öğrenemediğimi farkettim. Bunun yerine hocam canlı bir örnek verdi. Bir ambulansın yolu üzerindeki bir kişinin duyduğu siren sesi Doppler etkisine bağlıdır dedi ve ekledi ambulans hareket halindeyken, siren sesi dalgaları arasındaki mesafe, ambulansın ilerleme yönüne doğru giderken, arka tarafına doğru genişler. Bu nedenle, ambulans yaklaştıkça siren sesi daha yüksek frekansta duyulurken, uzaklaştıkça daha düşük frekansta duyulur. Bu etki, astronomi, akustik, radar, tıp ve diğer birçok alanda da önemli bir rol oynar. Bununla da kalmadı. Bize astrofizikçilerin bu formülü evrenin ne kadar hızlı genişlediğini ölçmek için nasıl kullandıklarını anlattı. Bu anlatımlarla birlikte zihnimde o kadar yer etti ki, on yıl sonra bile ne zaman bir ambulans sesi duysam aklıma gelir hocamın anlattıkları.

İlham benzersiz bir deneyimidir çünkü sadece hayatta kalma güdüsüyle hareket etmez. İhtiyaçlar dünyasını aşar ve istekler dünyasında yaşar. Bunu yaparak ilham zihni harekete geçirir. İlham kelimesinin İngilizcesi olan inspire kelimesinin etimolojisini incelediğimizde “the breath of life-hayatın nefesi” ile bağlantılı olması tesadüf değildir. İlhamın ışıltısı bedenimize girdiğinde, video oyunu tarzı bir turbo-boost gibi canlanırız. Sürekli bir merak hali çocuklar için doğal bir durum olsa da (bu yüzden bu kadar hızlı öğreniyorlar), çoğu yetişkin için yabancıdır. Çoğu zaman, yüzlerimizdeki kırışıklıklar ve hayattaki sorumluluğun ağırlığı, aydınlanma ve öğrenme isteğini bastırır.

Yaşlandıkça insanlar, zihinleri körleştiren soğuk rasyonaliteye dönebilir, yalnızca tanımlayabildiğimiz şeylere değer verebilir ve yalnızca ölçebildiğimiz şeylere öncelik verebiliriz. Ancak, bu yaklaşım bizi ilham veren ve hayal gücünü kullanarak yeni şeyler keşfetmemizi sağlayan ruhani bir dünyadan mahrum bırakır. Bu durumda, merak ettiğimiz konuları araştırmak için kendimize bir neden bulmakta isteksizleşiriz ve ilham kaynağımızın gücünü azaltırız. Ancak, meraklarımızı keşfetmeye devam edersek, ilhama daha fazla teslim olabilir ve öğrenmenin gerçekleşmesini sağlayabiliriz.

Futbol ile Öğretim

En sevdiğim benzetme futboldur. Kimse istatistik ezberlemeye zorlandığı için bu spora aşık olmaz. Oyunu kendileri oynayarak, futbolcu kartlarını takas ederek ve insanların oyun hakkında coşkuyla konuştuklarını görerek aşık olurlar. Ve tahmin edin ne olur? Oyuna aşık olan herkes her halükarda istatistikleri öğrenecektir. İhtiyaç duydukları için değil, istedikleri için. Oyunun uzun süredir hayranı olarak, en çok gol atan futbolcuları ezbere biliyorum:

1. Cristiano Ronaldo: 781 kariyer golü

2. Lionel Messi: 704 kariyer golü

3. Pele: 767 kariyer golü

Bunu ezberlemek zorunda kaldığım için değil, on yıldan uzun bir süre futbola takıntılı olduğum için biliyorum. Yıllarca her sabah gazetenin spor bölümünü okudum. Elde ettiğimiz ilham ve coşkunun kaynağı, tutkuyla bağlı olduğumuz bir konuda öğrenmek ve gelişmek istediğimiz güçlü bir istekle başladığını keşfettim.

Futbol, milyonlarca insanın hayatında büyük bir rol oynayan heyecan verici bir spor dalıdır. Bu spor, futbolcuların, antrenörlerin ve kulüp yöneticilerinin hayatını değiştirir ve onların günlük rutinlerine heyecan, tutku ve coşku katmasıyla bilinir. Ancak, futbolun gerçek tutkusu, her zaman sadece maçların sonucunda değil, süreçte de yatmaktadır.

Futbolun, her zaman ulaşılamayacak olan bir hedefi ya da mükemmeliyeti olmadığını anlayan en iyi antrenörler, futbolcular ve kulüp yöneticileri, sürekli olarak kendilerini geliştirme yolunda ilerlemeye çalışırlar. Onların ilham kaynağı, öğrenmek ve kendilerini geliştirmek için sahaya çıkmaktır. Bu süreçte, her maçta, her antrenman sırasında, yeni bir şeyler öğrenme fırsatı bulurlar ve bu sayede her geçen gün daha da iyi hale gelirler.

Futbol sahası, bir yarış pisti değildir ve ulaşılması gereken bir son nokta yoktur. Bunun yerine, futbolculuk ve antrenörlük gibi disiplinler, sürekli olarak ilerleme ve gelişim gerektirir. Bu süreçte, zaman zaman başarılar ve başarısızlıklar yaşanabilir, ancak her durumda öğrenme fırsatları vardır. Bu yüzden, gerçek tutku, futbolun sürekli gelişen bir sanat olduğunu ve kendinizi bu sürecin içinde tutmak için çaba göstermeniz gerektiğini anlamaktır.

Futbol tutkusunun bir diğer önemli yönü, futbolculuk ve antrenörlük gibi disiplinlerin birbirine bağlı olmasıdır. İyi bir antrenör, sadece takımını sahaya çıkarmakla kalmaz, aynı zamanda takımının her bir futbolcusunu geliştirmek için de çaba gösterir. Benzer şekilde, iyi bir futbolcu, sadece kendi oyununu geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda takım arkadaşlarına da yardımcı olur ve onları destekler. Bu yüzden, futbol, bir takım oyunu olduğu kadar bireysel bir spor dalıdır ve herkesin ortak bir hedefe doğru çalışması gerekmektedir.

Sonuç olarak, futbolun gerçek tutkusu, her zaman kendini geliştirme yolunda ilerleme ve öğrenme isteği ile yakından ilişkilidir.

Merak duygusunu geliştirmek için tanıdığım her teknoloji uzmanı çocukken çok fazla bilim kurgu okumuş gibi görünmüştür. Elon Musk’ın dahil olduğu teknoloji alanında çalışan birçok kişi, merak duygusunu geliştirmek için çocukluklarında bol miktarda bilim kurgu okumuşlardır.

Örneğin, Musk çocukluğunda günlerinin büyük bir bölümünü kitap okuyarak geçirmiş ve hayal gücünü harekete geçiren bilim kurgu kitapları, fizik denklemlerinden önce onun ilgisini çekmiştir. Hatta, Isaac Asimov’un Vakıf Üçlemesi adlı kitabı, Musk’ın yaşamı dünyanın ötesine uzatma konusunda ilham almasını sağlamıştır. Bu ilhamla harekete geçen Musk, 4. sınıftan itibaren kendisini Britannica Ansiklopedisi’ne adadığını söyler. Bilim kurgu okumanın yeniliklerin garantisini vermediği bir gerçek olsa da, bu tür kitapların ilham verme gücü, bilgiye dayalı yeniliklerin ortaya çıkmasında önemli bir etken olabilir.

Okullarda İlham Neden Eksik?

Elde edilen veriler, okul sistemi içindeki eğitimin işleyiş biçiminde öğrencilerin bireysel özelliklerinin yansıtılmasında birtakım zorluklarla karşı karşıya kaldığını göstermektedir. Bu nedenle, tahmin edilmesi zor olan şeylerin öğretilmesine eğilim gösterilir. Okulların öğrencilerin ilgi alanlarını göz önünde bulundurarak bir müfredat tasarlamaları ve öğrencilere bireysel öğrenme fırsatları sunmaları önemlidir. Ancak, bu tür öğrenme yaklaşımlarının ölçeklenebilmesi için öğrencilerin aynı anda aynı şeyi yapması gerekmektedir.

İlham, bireysel doğası gereği, yapılandırmaların ilhamı teşvik etmede sınırlı bir rol oynayabileceği bir kavramdır. En ilham verici insanlar bile, kendi ilgi alanlarının sınırlarını belirlemekte zorlanabilirler. Ayrıca, insanlar sürekli olarak değişkenlik gösterir ve öğrenme sürecinde sürprizlerle karşılaşabilirler. Okulların, öğrencilerin hırslarını teşvik etmek yerine, öğrencilerin bireysel ilgi alanlarını ve potansiyellerini fark etmeyi amaçlamaları gerektiği görüşündeyim. Ancak, okulların sıkı bir yapıya sahip olması ve her yıl milyonlarca öğrencinin okul sistemine dahil edilmesi gerektiği gerçeği, ilhamı teşvik eden esnek bir ortam yerine katılık yaratır. Bu nedenle, ilhamın teşvik edilmesi için daha esnek bir yaklaşım benimsememiz gerekiyor. Bu şekilde, öğrencilerin bireysel ilgi alanlarına odaklanabilir ve potansiyellerini en üst düzeye çıkarabiliriz.

Okul sistemi öğrencilerin ilgi alanlarına odaklanarak bireysel potansiyellerini keşfetmelerine ve geliştirmelerine yardımcı olabilir. Bunu yapmak için, farklı öğrenme fırsatları sunarak ve sıkı yapılar ve ölçeklenebilirlik endişelerini göz önünde bulundurarak yaklaşılmalıdır. Okulların önemli amaçlarından biri, öğrencilerin ilham alabileceği bir ortam yaratmaktır. Bu nedenle, okullar eğlenceli bir atmosfer sağlayarak öğrencilerin öğrenme sürecine daha fazla ilgi duymalarını sağlayabilir.

Eğlence, öğrenme motivasyonunu artırabilir ve öğrencilerin dikkatini çekebilir. Eğlence, her insan için farklı bir şey ifade eder, bu nedenle eğlencenin tanımı yapılmalıdır. Genel olarak, eğlence, kişinin dikkatini hoş bir şekilde çekerek zaman geçirmesini sağlar. Ancak, eğlence sadece kendisi için bir amaç değildir ve okulların eğlenceyi öğrenme sürecinde kullanması önemlidir. Fakat, sınırsız eğlence verimsiz bir eğitim sağlayabilir, bu yüzden okullar eğlenceyi öğrenme sürecini tamamlayacak şekilde planlamalıdır. Okul sistemi öğrencilerin bireysel potansiyellerini keşfetmek ve geliştirmek için ilgi alanlarına odaklanmalıdır. Bu yaklaşım, öğrencilerin kendilerini gerçekleştirmelerine ve ilham alabilecekleri bir ortamda öğrenmelerine yardımcı olur. Okulların eğlenceye odaklanması, öğrenme sürecinin daha keyifli hale gelmesini sağlar ve öğrencilerin motivasyonunu artırır. Ancak, eğlence sınırsız bir amaç değildir, öğrenme sürecine dahil edilmelidir.

Tarihsel olarak eğitimciler, eğlenceye yol açacağını varsaydıkları için eğlenceden kaçmışlardır. Çocukluğum boyunca, öğrenmenin etkili olabilmesi için sıkıcı olması gerektiğine dair örtük bir varsayım hissettim. Bu varsayımı mantıksal uç noktasına götürdüğünüzde, öğretmenler ya öğrencileri bir odaya kapatıp onlara zorla bilgi vermek ya da hiçbir şey öğrenmeyeceklerini bile bile eğlenmelerine izin vermek gibi bir ikilemle karşı karşıya kaldılar.

İnternet üzerinden öğrendiğim bir şey varsa, o da bir fikrin paketlenme biçimindeki küçük değişikliklerin ne kadar büyük bir etkiye sahip olabileceğidir. Yunanlılar, en önemli fikirlerini doğrudan paylaşmak yerine anlatılara sardılar ve bu konuda sezgisel bir yaklaşım sergilediler. İlyada ve Odysseia gibi oyunlar sadece bir eğlence biçimi değildi, aynı zamanda kültürel eğitim de sağlıyorlardı. Bu oyunlar yazılmak yerine konuşarak aktarılırdı, bu nedenle ezberlenmeleri ve ezbere bilinmeleri gerekiyordu.

Günümüzde, hikâye anlatma becerisi, pek çok kişinin ilgisini çeken bir sanat haline gelmiştir. Bu beceri, birçok alanda kullanılabilecek kadar güçlü bir araçtır. Özellikle Hollywood ve giderek artan bir şekilde YouTube’daki hikâye anlatıcıları, bu aracın kullanımında oldukça ustalaşmışlardır. İlham verme potansiyeli bakımından, hikâye anlatma felsefeleri insanları etkilemenin en etkili yollarından biridir. Bu nedenle, popüler belgesel veya film bir konuda ders kitaplarından daha fazla ilgi uyandırabilir.

Hikaye anlatma becerisi sadece ilgi uyandırmakla kalmaz, aynı zamanda merak ateşini de yakabilir. Hollywood teknikleri kimseyi bir konuda uzman yapmasa da, bir konuya duyulan merakı artırabilir ve insanları daha fazla bilgi edinmeye yönlendirebilir. Bu nedenle, hikâye anlatma becerisi, eğitimden pazarlamaya kadar birçok alanda önemli bir yere sahiptir. Hollywood teknikleri kimseyi konusunda uzman yapmaz ama merak ateşini yakabilir.

Öğretmenin Rolü

Hollywood tekniklerini eğitimde kullansak bile davranışları ve çalışma biçimini komple taşıyıp getirmemeliyiz. Her şekilde ilhamımızı desteklemeli ve yan ürünlerden kaynak sağlamalıyız ama film izlediğimiz gibi eğitime yaklaşmamalıyız. Endüstriyel eğlence sistemleri, popüler kültür ve dijital teknolojiler, günümüzde öğrencilerin ilgi alanlarına yönelik içerikleri sunarak, eğitim sistemine büyük bir etki yapmaktadır. Bu nedenle, öğretmenlerin, ilham verici olmak için öğrencilerin ilgi alanlarını kullanmaları ve eğitim materyallerini yenilikçi bir şekilde sunmaları gerekmektedir. Eğitim sisteminin temel ilkelerinden ödün verilmesi anlamına gelmemelidir. İnsanlar bir filmden sıkılırsa, onu kapatabilirler. Ancak öğrenciler sonuçlarına katlanmadan dersi asamazlar. Bunun bilincinde olmalılar.

Öğretmenler, öğrencilere sadece bilgi aktarmakla kalmamalı, onları sorgulamaya, eleştirmeye ve yaratıcı düşünmeye teşvik etmelidirler. Eğitim, sadece öğrencilerin kısa vadeli ilgi ve dikkatini çekmek için değil, aynı zamanda uzun vadeli bir perspektifte onları güçlü, özgüvenli ve eleştirel düşünürler haline getirmek için tasarlanmıştır. Bu nedenle, öğretmenlerin, eğitim sisteminin temel ilkelerine bağlı kalarak, ilham verici ve yenilikçi öğretim materyalleri geliştirmeleri ve öğrencilerin kalıcı bir öğrenme deneyimi yaşamasını sağlamaları gerekmektedir.

“Öğretmenlerimizin eğitimi konusunda daha iyi bir iş yapmalıyız. Büyük öğretmenler (hayatınızı değiştiren, sizi etkileyen öğretmenler) neredeyse her zaman, öğrettikleri şeyi seven öğretmenlerdir, eminim. O harika öğretmen, “Gelip bu mikroskoba bakın, bundan gerçekten zevk alacaksınız” diyendir.

Pittsburgh Üniversitesi’nde bir çocuk psikolojisi profesörü olan Margaret McFarland dediği bir sözü aktarmak istiyorum. Tutumlar öğretilmez, yakalanır. Öğretmen elindeki konuya hevesliyse, öğrenci bunu yakalar, ister ikinci sınıfta ister yüksek lisansta olsun.

Büyürken en sevdiğiniz öğretmeniniz kimdi?

Muhtemelen, konularına en çok önem verenlerdi. Heyecan ve coşkuyla konuştular. Merak ve güzellikle fikirleri hayata geçirdiler. İyi bir yazar fikirlerini açık bir şekilde ifade etmekten sorumluysa, iyi bir öğretmen öğrencilerini ilham vermekten sorumlu olur.

Aklıma fizikçi Richard Feynman geliyor. Kendisi, sadece Nobel Ödülü gibi prestijli ödülleri kazanmakla kalmadı, aynı zamanda fiziği birçok insan için canlı hale getirmesiyle de saygı gördü. YouTube’da onunla ilgili en popüler videolardan birinin başlığında “eğlence” ve “hayal” kelimelerinin yer alması şaşırtıcı değildi. Feynman’ın videolarından birini izlediğinizde, fizik disiplinine çalışma isteği duymamak neredeyse imkânsız hale gelirdi. Feynman, bağlamın fikirlerin yapışmasını sağlayan entelektüel tutkal olduğunu öğretti. Hayatımızın her saniyesini etkileyen fiziğin bile, hikayeler, metaforlar ve örneklerle anlatılması gerektiğini vurguladı.

Sıradan öğretmenler genellikle bu tarz bir yaklaşımı benimsemezler. Bürokrasinin doğasında, sürece o kadar çok odaklanma vardır ki nihai sonuç göz ardı edilebilir. Bu durumu, yazma eğitimimde fark ettim. Asıl önemli olan, yani ilgi çekici fikirlerin nasıl tanımlanacağı, nasıl geliştirileceği ve nasıl iletilmesi gerektiği, genellikle imla ve dilbilgisi kurallarına odaklandığımız için unutulur. İnsanlar sadece zarfları veya virgülleri önemsemezler; okuyucularından saygı görmek için yazılarını geliştirmeyi önemserler.

Öğretmenler, öğrencilere ilham vermek için sadece kolayca test edilebilen şeylere odaklandıklarında, gerçek potansiyellerine ulaşamazlar. Bunun yerine, öğrencilerin ilham almak için neye ihtiyaç duyduklarına odaklanmalıdırlar. Spoiler: dilbilgisi ve sözdizimi bunu sağlamayacaktır. Ancak, en küçük öğrenciler bile etkili yazmanın faydalarını anlayabilirler. Küresel bir dünyada, neredeyse herkes ünlü olabilir ve yazmayı öğrenmek daha iyi düşünmenize, ilginç insanların ilgisini çekmenize ve daha fazla para kazanmanıza yardımcı olarak hayatınızı geliştirir. Bir öğrenci yazma zanaatını sevdiğinde ve fırsatını bulduğunda, okulların öğrettiği ayrıntılı kuralları öğrenmeye hevesli olacaktır.

İlhamla Başlayın

Benim için ilham, her zaman bir sır olmuştur. Her zaman bir şeyleri öğrenmek ve keşfetmek istemişimdir ama hep bir şeylerin eksik olduğunu hissetmişimdir. Bundan uzunca bir zaman önce bir arkadaşımın evinde akşam yemeğinde, on yaşındaki oğlunun söyledikleri bu eksikliği tamamladı. O, Kurtuluş Savaşı’yla ilgili bir belgesel izledikten sonra bu konuya tamamen kapılmış ve kitaplarını okuyarak, belgesellerini izleyerek bilgi toplamaya başlamıştı. O kadar çok şey öğrenmişti ki, benim gibi bir yetişkin bile onunla yarışamazdı. Bana ilham veren şey, onun öğrenme şekliydi. O, ilgisini çeken bir konuya takıntılı hale gelene kadar herhangi bir öğretmene ihtiyaç duymamıştı. Kendi başına araştırarak ve keşfederek öğrenmişti. Bu, benim de kendim için bir öğrenme şekli bulmamı sağladı. İlgimi çeken konuları buldum ve kendi kendime öğrenmeye başladım.

Birçok insan, yaşam boyu öğrenmenin önemini fark etmez. Ben, kendim için bir öğrenme şekli bulduğumda hayatımın daha anlamlı hale geldiğini fark ettim. Yeni şeyler öğrenmek, beni heyecanlandırıyor ve mutlu ediyordu. Hayatımın her alanında öğrenmek ve keşfetmek için fırsatlar aramaya devam ediyorum. Bu küçük çocuk, hayatımı değiştirdi ve beni her zaman öğrenmeye teşvik etti. İşte o günden beri, herhangi bir konuda öğrenme ve keşfetme arzum hiç azalmadı.

Onun sayesinde öğrenme sürecinin, bir şarkıya aşık olmak gibi olduğunu öğrendim. Başlangıçta, sizi duygusal olarak etkileyen şeylere ilgi duyarsınız. Eğer etkisi kalıcıysa, konuyu daha derinlemesine araştırır ve bilgi sahibi olmaya çalışırsınız. Bu konuda o kadar ileri gittim ki annem meydana getirdiğim kütüphaneye maaşımın yarısını verdiğimi öğrendiğinde yaşadığımız fırtınalı tartışmaları bir kat daha artırdı. Bunu da küçük bedeller olarak görüyorum. Öğrenmek için bedel ödemek gerekir.

Bir Feynman dersinde veya bir arkadaşımın küçük oğlunun olduğu gibi, öğrenme sürecine akılda kalıcı bir şey ile başlamak önemlidir. Aksi takdirde, öğrenme süreci zorlu hale gelebilir. Ancak, öğrenme sürecini tam tersine çevirip öğrencilerden en ince ayrıntıları ezberlemelerini bekleyemeyiz. Müzik söz konusu olduğunda, albümün sözlerini okumadan önce müziği dinlemek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Öğrenme konusunda, insanların ilham almadan ince ayrıntıları ezberlemelerini istemek bir hata olabilir. Müzik bize öğrenmenin ilhamla başladığını hatırlatır, ancak birçok okul bu önemli detayı unutur.

Teşekkürler.

Kaynakça;

  • Bruer, J. T. (1997). Education and the brain: A bridge too far. Educational researcher, 26(8), 4–16.
  • Dehaene, S. (2014). Consciousness and the brain: Deciphering how the brain codes our thoughts. Penguin.
  • Ericsson, K. A., & Pool, R. (2016). Peak: Secrets from the new science of expertise. Houghton Mifflin Harcourt.
  • Gazzaniga, M. S. (2011). Who’s in charge?: Free will and the science of the brain. HarperCollins.
  • Jensen, E. (1998). Teaching with the brain in mind. ASCD.
  • Kandel, E. R., Schwartz, J. H., & Jessell, T. M. (Eds.). (2000). Principles of neural science (Vol. 4). McGraw-Hill.
  • Medina, J. (2008). Brain rules: 12 principles for surviving and thriving at work, home, and school. Pear Press.
  • Pinker, S. (1997). How the mind works. WW Norton & Company.
  • Ratey, J. J., & Hagerman, E. (2008). Spark: The revolutionary new science of exercise and the brain. Little, Brown and Company.
  • Sylwester, R. (1995). A celebration of neurons: An educator’s guide to the human brain. ASCD.

--

--